11 Şubat 2020 Salı

Bilgilenelim

Ayasofya Müzesi Hakkında Bilgi

Günümüzdeki Ayasofya Müzesi tarihi boyunca aşamalardan geçerek şimdiki haline ulaşmıştır, aynı yerinde 3 kez insa edilen Ayasofya'dan öncesi de mühim yapılardır.
ayasofya-muzesi-hakkinda-bilgi.jpg
Birinci kilise, İmparator Konstantios tarafından 360 yılında inşa edilmiştir. Mimari özellikleri bakımından incelemek gerekirse; üstü ahşap çatı ile örtülü, uzunluğuna gelişen yani bazilikal planla yaratılmış birinci yapı, İmparator Arkadios'un karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği İoannes Chrysostomos arasında çıkan olumsuz anlaşmazlıklar sebebiyle patriğin sürgün edilmesi üzerine 404 yılında çıkan halk ayaklanması sonucuyla yakılmış daha sonraları ise yıkılma kararı alınıp yıkılmıştır.
ayasofya-muzesi-hakkinda-bilgi-001.jpg
Günümüzde inşa edilen ilk kiliseye ait bir kalıntı bulunmamaktadır. İlk kilisenin yıkılmasından sonra İmparator II. Theodosios tarafından 415 yılında ikinci kilise inşa edilmiştir. Bu yapı mimari açıdan incelendiğinde; beş nefli, ahşap çatı ile örtülü ve anıtsal bir girişe sahip bazilikal planda inşa edilmiştir. Tarihte Nika İsyanı olarak geçen büyük halk ayaklanması sırasında 532 yılında yıkılmıştır. Günümüzde bu ikinci kiliseye ait anıtsal girişin mimari parçaları şimdiki Ayasofya'nın batı kısmındaki bahçede görülebilmektedir.

Ayasofya Ne Zaman Yapıldı?

Ayasofya; İmparator Justinianos tarafından bu dönemde yaşayan dönemin en iyileri olan iki önemli mimarı olan İsidoros ile Anthemios'a yaptırılmıştır. Tarihçilerin aktarımına göre, 532 yılında başlayan Ayasofya'nın inşaası 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Kilise 537 yılında büyük bir törenle ibadete açılmıştır.
ayasofya-ne-zaman-yapildi.jpg

Ayasofya’nın Mimari Özellikleri

Ayasofya; İstanbul'un günümüzde de hala en büyük kilisesi olma özelliğini korumaktadır. İhtişamlı mimarisiyle ziyaretçilerini büyüleyen bu yapı mimari özellikleri ile o döneme ait olması görenleri şaşırtıyor. Ayasofya, bir orta nef, iki yan nef, apsis, iç ve dış olmak üzere iki narthexe sahiptir. 5.75 metre genişliğindeki bu yerin üzeri çapraz tonoslarla örtülü ve dış narthexten beş kapı ile 9.55 metre genişliğindeki iç narthexe geçilmektedir. Yapının görkemli kapıları meşe ağacından yapılma ve Bizans döneminin izlerini taşımaktadır. Tunç kapı ise Tarsus'daki Hellenistik bir tapınaktan bu yapıya özel olarak getirtilmiş ve Ayasofya'nın en görkemli kapısıdır. İç narthexten dokuz farklı apı ile mekanın asıl girişine girilmektedir. Ortada yer alan üç kapı imparatorun girişine ayrılmış olduğu için 2İmparator Kapısı' adını taşımaktadır. Yerden 55.6 metre yüksekliğinde olan tuğladan yapılmış kubbe 40 kaburga ve 40 devasa penceereden oluşmaktadır. Yapının içindeki 107 sütundan 40'ı alt katta, 67'si galeride yer almaktadır. Duvarları kaplayan renkli mermerler Tesalya, Mısır, Euboia gibi yerlerden getirilmiştir. Beyazları ise Marmara Adası’ nın ünlü mermerleridir.

Galata Kulesi

Osmanlı Döneminde Galata Bölgesi

Osmanlılar için burası tıpkı Romalılar döneminde olduğu gibi bir dış mahalle oldu. İstanbul’un, kadılıkla yönetilen 4 bölgesinden (Sur içi, Eyüp, Üsküdar ve Galata kadılıkları) birisiydi burası. Yani ayrı bir kadısı vardı. 1453’teki fetihten sonra Cenevizliler, buradaki iskan ve ticaret haklarını korudular. Genç Fatih, İstanbul’un fethinden sonra bölgeyi kendisine teslim eden Cenevizlilerin ve Venediklilerin ne kadar fayda sağlayacaklarını iyi biliyordu.
Galata Kulesi'nden Gece Manzarası
Galata Kulesi’nden Gece Manzarası
Yine de Osmanlılar Galata’ya karşı biraz mesafeli oldular. Hem devlet hem halk, 1800’lü yıllara kadar Galata semtini “kendinden” görmedi çok fazla. Nitekim araştırmalara göre 1600’lerde bölge nüfusunun %80’i Hıristiyan idi. Kendi içinde yerleşkelere ayrılan Galata’da; 70 Rum, 18 Müslüman, 3 Frenk, 2 Ermeni ve 1 Yahudi mahallesi vardı.
Önceleri Taksim ve ötesinin incir ağaçlarıyla kaplı bir orman, Sütlüce – Kasımpaşa civarının ise süt veren hayvanlarla dolu bir çiftlik bölgesi olduğu yazılır. Yine de çoğunlukla burası meyhaneleri ve sefirlikleri ile anılan bir bölge oldu. İlerleyen yüzyıllarda ise Pera (Beyoğlu) otelleri ve bankaları ile parladı.

Dünyanın en eski 3.metro hattı da burada yer alır. 14 Ocak 1875’te açılışı yapılan ve Karaköy’den İstiklal’e çıkan tünel hattı 575 metre uzunluğa sahiptir.

En Eski Galata Kulesi Efsanesi

Galata Kulesi efsaneleri arasında yer alan belki de en ilginç efsane, en eski olanıdır. Bu efsaneye göre Romalılar şuna inanıyorlarmış: Eğer bir kadın ve erkek, Galata Kulesi’ne ilk kez birlikte çıkarlarsa, onlar mutlaka evlenirler… Ama çiftlerden biri daha önce kuleye çıktıysa (başkasıyla ya da tek başına fark etmez), bu tılsım bozulurmuş.